Siz gençler
bilmezsiniz de; eskiden traktör, biçerdöğer falan yoktu. Kağnılar, at arabaları
vardı öküz ve at koşulan. Ekinler tırpanla biçilirdi. BABAM Koca Mıstık’la Hoşafçı’nın üstüne tırpancı yoktu köyde.
Biçilen ekinler yığın yapılır, dökülen sapları toplamak için tırmık çekilirdi.
Harmanlar
köy önündeydi. Çayır Harman’dan Bağlar’a kadar. Her harmanda da bir haymalık.
İçi
tertemiz ve serindi. Tarladan saplar kağnılarla çekilir, düven sürülürdü. Öyle
bir gıcılaması vardı ki o kağnıların. Tozun toprağın içinde düven sürmek,
harman aktarmak, yeterince ezilip saman haline gelen sapı yığın yapmak, harman
savurmak ne zor işti. Ama zevkliydi de. İnsanlar zaman zaman birbirine yardım
ederdi, mutluydu insanlar.
Sonra
traktör geldi, sonra tek tük biçerdöğer. Uzun müddet daha tırpan işi devam
etti. Hayvanlara saman yapmak için gene birkaç tarla tırpanla biçilir, düvenle
saman yapılırdı.
Hiç
unutmam; Kıbrıs Barış Harekatı'nda Babamgil Bekirağa'da tırpan biçiyordu. Barış
Harekatı'ndan sürekli haberler veren, Mehmet Amcam'ın pilli radyosunu,
babamgilin yanında ilerletmek görevi benimdi.
Her evde
inek, kömüş (Manda), koyun mutlaka bulunurdu. Hepsinden sürüler vardı, sığır, dana,
kömüş, koyun sürüleri. Üç-beş tavuk, culuk, badı vardı her evde. Yumurtaya,
sebzeye para verilmezdi, doğaldı hepsi. Çoğu şeyi kendimiz yetiştirirdik.